Çarşamba, Haziran 03, 2015

Bir insanın anavatanıdır çocukluğu*

Sen küçükken demiş Deep ve tamamlamamı istemiş.

*Fruko, Fanta, Tamek, Kızılay, Sprite, Cola, Fanta sayamadığım bir dünya gazoz kapaklarını biriktirmeyi severdim. Onları aynen misket gibi dizer oyunlar oynardık. Bir torba dolası gazoz kapağını her akşam kaç tane kalmış diye saymak en güzel uğraşımdı.

*Babam her maaşını aldığında bir kutu ablama bir kutu bana tipi tip sakız alırdı. Ablam müsrif olduğundan çarçabuk bitirir benim sakızlara dadanırdı. Tipi tip sakızlarımı ablamdan köşe bucak kaçırmak için çok uğraşırdım.

*Bizim evin otoritesi annemdi. Akşam babanız gelsin de siz görürsünüz cümleleri bizim evimizde hiç kurulmadı. Tersine zaman aksa da babam gelsin diye bakardık. Çünkü babamla anneme karşı Voltranı oluştururduk. (bkn : http://hanimignesi.blogspot.com.tr/2011/03/voltran.html)

* Bunu yazacağım için sonradan pişman olacağım biliyorum ama anlayın çocukluk işte. Uzun yola giderken mesela Samsun'a camdan dışarıyı seyrederdim. Ay'ın beni takip ettiğini zannederdim ve kendimi çok özel hissederdim.

*Ev ekonomisine katkıda bulunmak için Singer marka örgü makinesi almıştı annem. O örgü makinesi ile ördüğü kazakları, etekleri ve pantolonları giymeye bayılırdım. (http://hanimignesi.blogspot.com.tr/2011/03/ve-insan-bazen-duymak-ister.html )

*Annem kışın örgü yapar satar yazında pul işlerdi.Annemle yazın oturup basit pul işleri yapmayı çok severdim.

*Sonra annem o el emeği göz nurları ile kazandığı paralar ile bizi rahmetli Kemal Sunal filmlerine götürürdü.Çok ama çok eğlenirdim. Beşiktaş'ta adını şimdi unuttuğum bir tiyatroda sihirbazlık gösterileri olurdu ve o gösterileri gözlerimi hiç kırpmadan hayretler için seyrederdim.

Ablam ve Ben

*Bizim sülalenin kadınları ekmeğini taştan çıkaran tiplerdi onları anlatsam sayfalar dolusu yazı olur. En güzel örnek annem ile halam. Halam balık tutmayı çok severdi.Ortaköy'den Kuruçeşme'ye birlikte yürür sonrada köşemize gider balık tutardık. Benim görevim balıkları iğneden kurtarıp kovaya atmak. Halam tekrar tutana kadar kovaya eğilip balıkları seyretmekti. Sonra bir kova dolusu balıkla yani o akşam ki rızkımızla eve döner bir güzel yerdik. Bizimle birlikte kediler de bayram ederdi.

*Denizden rızkımızı ayrı çıkarırdık, topraktan ayrı.. Ortaköy'den Trt'ye kadar yürürdük. Şimdi lüks evlerin olduğu yerde piknik alanı gibi bir yer vardı. Annemlerle birlikte oradan labada, kuzu kulak toplamayı çok severdim. Hatta ekşi bir tadı olan kuzu kulağı o an orada büker büker yerdim, tadını çok severdim. Aman ya dişlerim tadı aklıma geldikçe nasılda kamaştı..

*Halamlarla altlı üstlü oturduk yani beş çocuk birlikte büyüdük sayılır.Ve evin küçüğü olmak zor işti. Bakkaldan ekmek mi alınacak evin küçüğü yani bendeniz gönderildi. Ramazan ayında ezan okunuyor mu bana bir bak bir dinle denirdi. Sokak kapısının merdivenlerinde tek başına otururdum yok eğer çok soğuksa pencereyi açar kollarımı acıtmasın diye bir yastık koyar ezanı beklerdim. İşte o anlar benim en huzurlu anlarımdandı.

*Bizim sülalenin kadınlarının girişimcilik ruhu bana da yansımış demek hacıdan gelen tanıdıkların verdikleri takılar, oynamayı sevmediğimiz oyuncaklar, kitaplar vs oluşan bir tezgah açmıştık ablamla mahallenin köşesine. Ablam tezgahın başında durmaktan utanırdı, benim ise tüm gün başım dikti. Dilenmiyordum ki neden utanayım yaz ayının o sıcak gününde alnımın teriyle para kazanmaya çalışıyordum. Tüm gün sadece bir takı satabildik o gün girişimcilik ruhumuz sönüverdi.

*Dut yemeği hiç sevmem. Lakin Şaziye teyzenin eski arsasında bulunan dut ağacını annemlerle birlikte silkelemeyi çok severdim.

*Dut demişken erikler geldi bak aklıma. Şehriye teyzenin erik ağacı vardı. Ağacın gövdesi onun bahçesinde meyveleri ise bizim bahçede idi. Halama çıkıp mutfağın penceresine dayanan erikleri koparıp yemeğe bayılırdım. Hoş sonra halam Şehriye teyzeden helallik alırdı. Dedikodu yapmış gibi olmayayım Şehriye teyze birazcık cimriydi.

*Yastığımı yatılı kalacağım her yere (Samsun'da buna dahil) götürürdük. Annem geceleri benimle uğraşmak istemediğinden yastığı bir yerde unutacağız diye ödü kopardı.

*İlkokulda bandoda olmak beni gururlandırırdı. Önce büyük kuzenlerim giydi o kıyafeti sonra ablam en sonrada ben. 23 Nisan'da, 19 Mayıs'ta yağmur çamur dinlemeden Ortaköy'ü baştan başa dolaşıp on para ver on para ver on para vermezsen beş para veri çalmak o zamanlar bana çok havalı gelirdi. ( http://hanimignesi.blogspot.com.tr/2011/07/minik-yurekli-kz.html)

*Allah'ım gizli saklı bir şey kalmadı ama çocukluğuma ait bu anıyı anlatmamak haksızlık olurdu. Elime bir sopa alırdım. Sopanın bir ucuna kocaman bir pamuk koyardım pamuğu kumaş parçaları ile örter sıkıca bağlar mikrofon yapardım. Mikrofonun diğer ucuna ise annemin örgü iplerini keser kablo yapardım. İpi uzun tutardım ki şarkı söylerken bir elimde mikrofon bir elimde mikrofonun kablosu. Benim hava oldu mu bir dünya...

*Annemle Türk filmi seyrettiğimizde genelde ağlardım. Film dokundu diye değil annemi ağlarken görmek içime çok dokunurdu.

*Kış akşamları annemin kestanelere çizik atmasını sonra onu sobada pişirmesini izlemeyi çok severdim. Ellerini ıslatıp kestanelere doğru suyu fırlattığındaki sese kahkahalar ile cevap verirdim. Babamın ise hemen her akşam elleriyle meyveleri soyup ablamla bizim ağzımıza  vermesinden hoşlanırdık. Yoksa başka türlü meyve yemeyi sevmiyorduk. Sonra portakal kabuklarını sobaya attığında odaya yayılan kokunun hastasıydım( http://hanimignesi.blogspot.com.tr/2011/11/simulasyon.html)

*Jackie Chan, Bruce Lee  ve kovboy filmlerini çok severdim. A takımı, Kara Şimşek ve özellikle MacGyver dizisinin hastasıydım.

*Babamla futbol izlemeye bayılırdım.Babama erkek çocuğunun olmadığını hissettirmemek için çok severdim belki de. Bilemiyorum. Ama şunu söyleyeyim acayip izlerdim. Kendi takımımın futbolcularını geç başka takımın futbolcularını bile ezbere bilirdim. Prekazi, Arçil-Şota, Suat.. daha kimler kimler (http://hanimignesi.blogspot.com.tr/2011/03/biz-o-gun-onlar-yenerdik-de.html )

*Mahalle kültürü vardı yaşadığım yerde. Genç kızlar genç erkekler birlikte diskoya gider, kaldırım taşlarında oturur sohbetler edilirdi ve bunun altında asla gizli anlamlar aranmazdı. Havalar ısınmaya başladığında ortak file çekilir voleybol oynanırdı. Kaldırıma oturup onları seyretmeyi çok severdim. Akşam çöktüğünde ise bayrak yarışı yapılırdı. Büyük kuzenlerim bizi de bayrak yarışına dahil ederdi. İşte o akşamlar en çok eğlendiğim zamanlardandı. Ve o gruba dahil olabilmek için çabucak büyümek isterdim.

Ben bu yazıyı yazdıkça yazayım geliyor. Elhasıl diyeyim de bir yerde sonlansın. Elhasıl ben çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Yani benim çocukluğumun üzerimde bıraktığı duygu bu.

Psikolojik ve ruhsal anlamda sağlıklı bir birey olmanın yolunun çocukluktan geçtiğine inananlardanım. Terapistler bile demiyor mu hadi çocukluğunuza inelim. Şaka bir yana benim oğlumla gayem de bu aslında. Yani arkasına dönüp baktığında 'mutlu bir çocukluk geçirmişim ben' dedirtebilmek..


*Epictetus- Bir İnsanın anavatanı çocukluğudur

7 yorum:

Unknown dedi ki...

Kırmızı ekşi dutu severim. :) Dut yemeyi sevmesem de bu kadar renkli bir çocukluğum oldu mu? Diye düşündüm. Dur bakalım, hafta sonuna kadar düşüneyim.
Bu yazı beni çok özendirdi.

Unknown dedi ki...

Kırmızı ekşi dutu severim. :) Dut yemeyi sevmesem de bu kadar renkli bir çocukluğum oldu mu? Diye düşündüm. Dur bakalım, hafta sonuna kadar düşüneyim.
Bu yazı beni çok özendirdi.

deeptone dedi ki...

son zamanlarda bu kadar güzel bir yazı okuduğumu hatırlamıyorum. çok duygulandım yaaaa.

neden pişman olcaktın ki bi deee o ay anekdotu için yaaa :)

Cebimdeki renkler dedi ki...

Öyle keyifli bir yazı olmuş ki Ayla'cım dönüp dönüp okunası :) Ne güzel bir çocukluk ne güzel anılar. Çocukluğuma götürdün beni de..

Ayla dedi ki...

Safiye hanım kırmızı dut benim aklıma hiç gelmedi. Kırmızı ekşi dutu bende çok severim. Lakin annemlerin çevresinde yoktu kırmızı ağaçlardan. O yüzden dut denilince hep ilk aklıma gelen sevmediğim beyaz dut geliyor..

Merakla bekliyorum bu arada yazacaklarınızı

Ayla dedi ki...

Deep; teşekkür ederim bende bu yazıyı yazmama vesile olduğun için. Yazarken bende çok tuhaf oldum. Aslında çok yazacak şey geldi de aklıma malum işler güçler..

Ay konusuna gelince ne bilim ortada sır mır kalmadı ya ondan dedim..

Ayla dedi ki...

Ülker'cim çok sağolasın beğenmene sevindim. Tabi ki çocukluğumun hep güllük gülistanlık değildi.Lakin çoğunluğunun güzel anılardan oluştuğunu düşünürüm. Bir de bardağa nereden baktığın ile ilgili :))