Pazartesi, Şubat 28, 2011

Black Swan/Siyah Kuğu

siyah kuğu

Darren Aronofsky'nin yönetmenliği ile senaryosuyla
Nina'nın (Natalie Portman) performansı ve sanrılarıyla
obsesif-kompülsif kişiliği ile
Nina'nın bilinçaltına ittiği tarafı yansıtan Lily'si (Mila Kunis)ile
bastırılmış tarafı çıkarmada etkin rol oynayan Thomas'ı ile (Vincent Cassel)
geçmişteki hatasıyla ve devam ettiremediği mesleki yaşantısını kızı üzerinde gerçekleştirmek isteyen annesiyle (Barbara Hershey)
gerçekle hayal arasındaki ince çizgisiyle müzik ve danslarıyla
psikolojik- gerilim tarzında güzel bir filmdi.Gittim,gördüm ve tavsiye ettim.

Cumartesi, Şubat 26, 2011

İşte olay budur

dede ile tontalak
dede anılarını anlatıyor tontalağım can kulağı ile dinliyor, fotoğraf bu sabahtan doktoru beklerken

Bunun sonu yok biliyorsun di mi Ayla dedi.Evet biliyorum dedim Erol'a ama aklım rahat değil,çok huzursuzum sizlerle konuşmayınca daha çok kendi halime çekilip felaket senaryoları yazıyorum, senoryanın içine akıp kendimi inandırıyorum.Birşeylere geç kalma korkusu var ya işte o, içten içe beni ele geçiyor o nedenle bir kere daha gidelim doktora,belki huzur bulurum. Peki sen bilirsin dedi saolsun.

İlaçları kullandığımız halde hala kulaklarını çekiştiriyor. Tamam kabul ediyorum fazlasıyla pimpirikli biriyim de şöyle de birşey var doktorlara da tam güvenemedim bir türlü, birinin var dediğine diğeri yok dedi zamanında.İşten izin almayalım diye 10 gün öncesinden cumartesi yani bugüne randevu aldık. Cumartesi nöbetleri değişince çocuk oyunu, ahretliğimle buluşup çocukları kaynaştırma projeleri iptal oldu sadece doktor ile randevu sabah çok erken olduğu için biraz işe geç gelirim diyerek sabahın köründe düştük yollara. Babamız işe gitti bize dedemiz eşlik etti Allah razı olsun ona da.

Doktorun yanına girince tedirgindim, çünkü Erayım doktorlardan çok korkuyor.O kadar güzel, samimi karşıladı ki bizi şaşırdım.Zaten tontalağımın da keyfi yerinde olmalı ki Acıbadem (hastanenin adını görür görmez çıkmak ister, girmez)yazını görünce ağlamamıştı .

Eray'la ilk başta sohbet etti,rahatlattı ,keyifli bir iletişim kurdular.Kim ne derse desin akademik geçmiş ne kadar iyi olursa olsun çocuk doktorların da ,çocukla iletişim benim olmazsa olmazlarımdandır.Ve yavaş yavaş muayeneye geçti kulağına bakabilir miyim Eray diyerek önce benim, sonra Eray'ın gönlünü fethetti.Normalde şimdi de kulağına bakacağım annesi Eray'ı kucağınıza alabilir misiniz? ya da şuraya oturtun derler ya bu doktor böyle yapmadı.

Hu huuu evlatcağızım artık 2,5 yaşında bir birey:)* onun vücuduna dokunmak için tabiki ondan izin almalısınız .O sebeple ağlama krizine dönen muayenelerimiz güle oynaya gerçekleşti. Şimdi de boğazına bakabilir miyim Eray ...El cevap aaaaaa diye kocaman ağız açmalar, gittiği basketbol da olanları anlatmalar golllllll yapmışlar. Sanki doktor için sadece biz varmışız gibi uzun uzadıya muayene etti,sohbet etti. Halbuki 1,5 ay önce aynı hastane farklı doktor bugün çok yoğunum bugün çok yoğunum diyerek daha odaya gireli 5 dakika bile olmamışken bizi taciz etmemiş miydi?Neyse sonunda doktorumuzu bulduk çok şükür.

Kulakları temiz hem de tertemiz hiçbir şey yok, belli ki alışkanlık yapmış dedi. Sakın kulağını çekiştirme demeyin üstüne hiç gitmeyin Eray'ı hem nörolajik hem fiziksel anlamda çok sağlıklı gözlemledim, benimle de çok rahat iletişim kurdu dedi.Kulaklarını çekiştirdiği zaman sakın ilgilenmeyin dedi de demesine büyüklere taa en baştan beri bunu anlatamıyorum ama.

Boyuna, kilosuna baktı ilk defa gittiğimiz için beslenmesi hakkında bilgi aldı, tavsiyelerde bulundu. 99 cm boyunu ölçünce bir bana bir Eray'a baktı ailede iri yarı birileri var di mi? dedi.Yok canımmm o bakışı hakaret olarak algılamadım pigmelerden bir tık yukarıda olduğumu farkındayım ve bu acı gerçekle yıllar önce yüzleştim:))) Şaka tabiiki bir yana babamız ehh işte 1,90 falan dedik.Hem ailevi faktörler hem beslenmesi iyi demek yaşıtlarından ileri dedi bu doktorda.

Kader mi çok inanırım hem de çok.10 gün sonra başka bir sebepten aynı doktora randevu aldık. Birşey farketti ama umutsuz değilim sadece bir olasılıktan bahsetti ,emin olmak istiyor o nedenle şu an ne yazmak ne konuşmak ne de belayı çağırmak istiyorum.Bizim demek o sebepten bugün o doktorda olamamız gerekiyormuş.Belki de annelik iç güdüsü belki de kader ....

*Eraycığım mama sandalyesinden inmene yardım edebilir miyim? diye sorduğunda büyükler kikir kikir gülüyorlar eski eve yeni adet getiriyorum diye.Yoo yeni adet değil de çocuğumu birey yerine koyuyorum sadece. Yemeğini yemene yardım edebilir miyim? bezini alabilir miyim diye sormak bile birçok krizin önüne geçiyor ve hayatımı kolaylaştırıyor onlar offff larken ben onların haline gülüyorum haberleri yok:)

Cuma, Şubat 25, 2011

Fenerbahçe'nin Suçu Ne?

fenerbahçe13 Dün akşam izlediğim takım onları evlerinde 14 sayı farkla yenen takım mıydı? Yok olmaz biri bana lütfen bunun şaka olduğunu söylesin.Galibiyet bizim bünyeye dokunur dercesine maçı gittiler Olympiakos'a hediye ettiler.Yine herzaman ki gibi çeyrek finale kalma işini zora sokup son maça bıraktılar.Halbuki biz grup lideri olarak çıkmalıydık:( Son maçını deplasmanda hem de altını çizelim deplasmanda Valencia ile oynayacak öğrendiğime göre ya yenmeli ya da en fazla 1 sayı farkla yenilmesi gerekiyormuş. Olympiaskos maça iyi başladı başlamasına da Fenerbahçe sonradan topladı kendini hatta bir ara 12 sayı farkla öne geçince bir ohhhh çektik. Sonra 3. periyodun sonlarına doğru top kayıpları, isabetsiz şutlar, savunmanın acizliği derken fark 1 sayıya düşerek 3. periyodu 55-54 tamamlayarak bir şok yaşadık. Oğuz son zamanlarda zaten sinirimi bozuyor:) bu maçta çıldırttı beni. Adam sanki akşamdan kalma, tüm enerjisi çekilmiş,bezmiş bir hali vardı. Hani mümkün olsa elimin tersiyle itip çekil şuradan ben koşacağım diyeceğim ama ne mümkün. Onun yerine sadece alooo sesimi duyan yok mu alın şu adamı maçtan dedim derken de hiç utanmadım itiraf ediyorum. Neyse lafı uzatmayayım sonuç 15 bin seyircinin önünde 65-80 yenildik:(

fenerbahçe12 

Araba da dedim ki Erol'a keşke bu maça gelip sinirlerimi bozacağıma Fatmagül'ün suçu üzerine kritikler yapsaydık seninle. Tontalak mı ne yaptı maçta:) Eğlendi, yuhalamayı öğrendi(ne ayıp ne ayıp),hopladı zıpladı akşam onun için güzeldi kısacası. Maç başlayınca önce insanları gözlemledi basket atılınca(onun tabiri ile gol) alkışladıklarını, şutu kaçırınca aaaaa dediklerini gördü ya o da başladı aynılarını yapmaya. Yalnız tek bir farkla.Olympiaskos basketi attığında alkışlayıp ,kaçırdığında aaa dedi.Hem bunlar teferruat canım kimi alkışladığının ne önemi var,öğreniyor ya sonuçta:) Akşam kendi kendime dedim ki ,acaba Olympiaskos'u
Erayın alkışları mı uçurttu yoksa.

. fenerbahçe2

Adamın biri Cumartesi nöbetini Erol'a kitleyince nöbetleri aynı anda tutalım bir haftasonu kaybetmeyelim diye otomatik olarak bana da kitlendi.Halbuki bu Cumartesi çocuk oyununa götürecektim Erayı , ahretliğime gidip iki lafın belini kıracaktım,aslında bu haftasonu kendimi toparlamak anlamında bana iyi gelecekti olmadı,kısmet diyelim:(

fenerbahçe16

Perşembe, Şubat 24, 2011

bim bam bom artık benim de bir ödülüm var:)

KEYIFL~1

Hep düşündüklerimi yazıya aktaramadığımı ve kendimi ifade edemediğimi düşünürüm.Ahh Allahım dilime verdiğin kuvvetin onda birini yazılarıma da versen diye içimden geçirdiğim şu dönemde babayım ben'den en keyifli blog ödülü geldi dün.İlk ödülüm olduğu için benim için çok anlamlı ve kendilerine çok teşekkür ederim.Tabii ki ödülün plaket olarak verilmesini tercih ederdim:)Ödülü konsolun üstüne koyar saçlarımı bir oraya bir buraya savurarak kocaya hava atar, tontalak biraz daha büyüdüğünde ah oğul anan zamanında ne ödüller aldı diyerek hikayeler anlatırdım ya neyse...

Şaka bir yana keyifle okuduğum birçok blog var, ayırt etmek gerçekten çok zor:( Zaten bir çoğuda bu ödülü almış .

Tarifleriyle, yakışıklı oğullarıyla,bazen içime dokunan yazılarıyla Fulya'ya
Güzel Ela ve yakışıklı Ege'nin annesi Seyhan'a
Fotoğraflarıyla, filmleriyle Melisa'nın annesi Zeynep'e
 İlk izleyicim olması sebebiyle yeri herzaman bende farklı olacak Gülcan'a gönderiyorum bu ödülünü, tabiki kabul ederlerse:)

Çarşamba, Şubat 23, 2011

Olmadı

balerin

Halbuki ne anlatacaktım ben iki gündür... Black Swan filmini çok uzun zamandır beklediğimi fragmanının bile beni çok etkilediğinden bahsedecektim.Olmadı

Ben hep meslek anlamında ne istediğini bilen biri oldum da olmasına olmak istediğimi olamadığımı yazacaktım oysa.Küçükken anneme beni baleye göndermesi konusunda ki yalvarmalarımı, hep balerin olmak istediğimi anlatmaya çalıştığımı anneminde hep bakarız diyerek beni geçiştirdiğini anlatacaktım.Olmadı

Hep laf şu an ki işimden memnuniyetsizliğime geldiğinde bale dışında hiçbir mesleğin beni zaten mutlu etmeyeceğini,şu an ki mesleğin dışında da başka iş yapsamda mutlu olmayacağımı anlatacaktım.Annemleri mutlu etmek adına Uluslararası İlişkiler okuduğumu, bu konular açıldığında annemin neden böyle yaptım bilemedim dediğini , demek ki şartlar onu gerektiyordu o zamanlar dediğini anlatacaktım.Evet anneme kırgın olduğumu ama asla öfkelenmediğimi, bir kere bile suçlamadığımı ,şartları nasıl kabullenişimi anlatacaktım.Olmadı

Bir zamanlar AKM vardı.İçim acıya acıya sürekli gösterileri izlediğimi, bir gösteriye üç kere bile gidişimi anlatacaktım.Olmadı

Erolla aynı işyerinde çalışırken kendi tabiriyle bir randevu koparabilmek adına beni nasıl ikna edeceğini düşündüğünü Ayla ben hiç baleye gitmedim biliyor musun ,çevremde de baleden hoşlanan kimse yok dediğini, ilk seninle gitmek isterdim diyerek hain planlarını uygulamaya koyduğunu, safdirik benin inandığını ve Giselle bilet alarak ilk randevumuzu ve ondan sonra da ellerimizin hiç ayrılmadığını yazacaktım.Sonra seneler sonra aslında baleden hiç hoşlanmadığına dair itirafını anlatacaktım .Olmadı

Hep bir kızımın olmasını istediğimi küçük yaşta baleye göndereceğimi ama annemin yaptığını yapmayacağımı hiçbir baskı yapmadan sevmez ise bırakabileceğini anlatacaktım. Kendi hayallerimi kızımın üstünde gerçekleştirmek gibi bir dangalaklık yapmayacağımı bırakırsa eğer ona sezdirmeden üzüntümü kendi içimde yaşayacağımı yazacaktım .Olmadı

Oğlum olunca iyi ki de oğlum olmuş dediğimi Erol baleyi sadece kızlar mı yapar o da balet olur ne olacak dediğimi babasınında ben oğluma tayt giydirmem diyerek baleye bakış açısını ve kahkalarımızı anlatacaktım.Olmadı

Oğlum hastalağında hep olmak istediğimden vazgeçip çok bilmiş doktorlara inat 32 yaşından sonra tıp okuyarak çocuk doktoru olmak istediğimi, okulu bitirdiğimde de zaten tontalağın 18 yaşına gelmiş olacağını yazacaktım. Ondan sonra da masum çocukların kanına girmemek için emekliliğimi isteceğimi yazıp kendimle dalga geçecektim.Olmadı

İki gündür çok kötüyüm, yine canımı çok acıttılar.Canımı bu kadar çok acıttıklarında ya da bu kadar çok acıtmalarına izin verdiğimde diyelim hep en başa dönerim ben.Biliyorum geçecek ,tabiki geçecek ,yarın hatta güleceğim yine kapattığım kapıları ardına kadar açacağım sonra yazdığım bu yazıyı üç beş gün sonra yokedeceğim.

Salı, Şubat 22, 2011

tontalağımın tarihine küçük bir not

bkm1

Bkm de ki oyunda insanlara rahatsızlık vermeyelim diye biraz erken çıkmıştık, Eray sessiz durmamasına rağmen oyundan da çıkmak istememişti. Biz montlarımızı giymek için hazırlanırken arkama döndüm ne göreyim, çaktırmadan birileri usul usul ,gizlice salona girmeye çalışıyor.

Fotoğraf makinesi boynumdaydı hemen bir poz çektim,gülmemek için zor tuttum kendimi.Bizim gördüğümüzü anlayınca hemen koşmaya başladı salona girmek için:) Arkamızdan sinsice iş çevirdiği fotoğrafı bloga not düşmesem Erayın tarihine haksızlık olurdu.

Pazartesi, Şubat 21, 2011

Mimlendim

iskoçya

Babayım benden bir mim geldi bugün, öncelikle teşekkür ederim kendilerine, hiç vakit kaybetmeden cevaplayayım istedim.Lafı uzatmaya meyilli bir insanım o nedenle hemen cevaplara geçeyim

Gün içinde, eğer gerçekleşirse şok geçireceğin şey?
Küçük adamımın bana 'Seni Seviyorum' demesi.Bu anı uzun zamandır bekliyorum, beni seviyor musun dediğim de kollarını iki yana açıp kocaman yapıyor ama söylemesi çok başka hemde bambaşka.

Gördüğün zaman, eğer almazsam uyuyamam dediğin şey?
Şu ana kadar şunu almazsam uyuyamam dediğim şey olmadı, olursa olur olmazsa olmaz.

Uğruna diyetini bir kalemde bozduğun şey?
Evet bazen yediğim porsiyon miktarlarına dikkat ettim ama ciddi anlamda hiç diyet yapmadım. Doğumdan kalan 4 kilo sinirimi fena halde bozmakta o nedenle beyinde diyet yapma olayını biterebilirsem ve diyete başlarsam:)asla annemin zeytinyağlı yaprak sarmasına ı ııhh demem,diyemem.

Uğurun var mı, uğurun?
Yok

Kendine en yakıştırdığın renk?
 Bu aralar kahverengi, açık tenli olmamdan dolayı çevremdekiler kırmızıyı yakıştırır bana.

En sevdiğin takın?
Özel günler haricinde takı,alyans, tek taş hiçbirşey kullanmam.

Takıntın?
Birçok şey ,üzerine kitap bile yazarım.Başladığım işi yarım bırakmak delirtir beni, artık dağınıklığa Eraydan sebep alışsam da mutlaka ev temiz olmalı.Ütü takıntım var, herşeyi ütülerim , klozet kapağının açık olması, diş macunun ortadan sıkılması vs vs vs.

Bavulum çoktan hazır, gitmek istediğim şehir, ülke?
İskoçya'yı görmek gerçekten çok isterim ama yinede gitmek için Ağustosu beklerdim:)(havasından ötürü)

Ben bu şarkıyı duyunca şakırım? Bu aralar Sıla ve Acısada Öldürmez. Solunda ne var? Soruyu sorgulamadan cevaplayayım:)tam solumda dosyalarımı koyabilmem için iki kapaklı iki dolap,dolabın üstünde küçük bir yangın tüpü.

Bende bu mimi Ahretliğim Yunkabu'ya Sevgili Abide'ye Sevgili Gülay'a gönderdim gitti.

İlk tiyatro-İlk müzikal ve Beşiktaştan insan manzaraları

beşiktaş

Ne hafta sonuydu ama ...Uzun zamandır tontalağımı tiyatroya götürmek istiyordum ama babası çok erken seyretmez diyerek bizi engelliyordu, hatta Eray'ı çok götürmek istediğim birkaç oyunu o nedenle kaçırdım.Seyreder mi seyretmez mi öğrenmenin tek yolu tiyatroya götürmekti.

İnternetten araştırdım BKM de Kediler ve Fareler mutfağı adlı oyun vardı üstelik ücretsizdi.BKM yi aradım 3 yaş çocuk için uygun mu diyerek sordum çünkü hiçbir yerde yaş grubu yazmıyordu.Evet yanıtını alınca tüm planlarımı yaptım taaa ki son gün arkadaşım Ayla sizin gideceğiniz oyun Kediler ve Fareler mutfağı mıydı Ardalar da gidecek ama oyun 5 yaş ve üzeri yazıyor davetiye de diyene kadar.

Davetiyeyi babam almayı gitmişti biz babamdan alacaktık o nedenle davetiyeyi de görmedik. Bir kere plan yapılmıştı o nedenle cumartesi saat 12,00 de oyuna gittik biraz geç kaldığımız için balkona girmek zorunda kaldık.Gerçekten de Eray için uygun değildi, şarkılar söylenen yerde el çırptı, tempo tuttu bittiği zaman da nay nay açççç diye söylenmeye başladı.Bizde 5 dakika erken çıktık oyundan ama anladım ki müzikal olsa Eray seyredecekti ya da bana öyle geliyordu.Zaten pazar için de Sihir dadı oyunu için bilet almıştık.

Tiyatro çıkışı Beşiktaşta yürüdük,ne kadar çok özlemişim  oraları...Tontalak yorulduğu için koca bir döneri mideye indirdi ,şaşırdık kaldık:)Pazarda sokaklarda olacağımız için 16,00 eve geldim ki iş yapayım 20,00 işi bitirdim ütüye başladım Erol'un sesi ile ütü bölündü. Ayla misafir geliyor. Pratik tariflerim vardır benim hemen yufka aldırdım tavada börek yaptım, dışarıdan birşeyler aldırdım çünkü daha fazla vakit yoktu gece 01,00 geliyordu misafirlerimiz gittiğinde

. beşiktaş1

Pazar tedirgindim ya seyretmezse. Biliyorum Erol dırdır edecek ben sana demiştim diyecek, ya haklı çıkarsa..Gösteri TİM Fettah Aytaç Salonundaydı ve 13,00 başlıyordu.Sürekli gelen gidene baktım Erayla yaşıt var mı ben çok mu aceleci davrandım diye.Eraydan bile küçük çocuklar vardı ama iç ses hiç durmuyor ki ya şöyle olursa ya böyle olursa ya insanlara rahatsızlık verirsek ,hanımiğnesi oğluna dair hayallerinden birini gerçekleştirecek diye diğer çocukların hakkına girerse offff ki offf.

Salona girdik babamız bizimle girmedi emin çünkü oğlunun seyretmeyeceğinden en azından kendi rezil olmasın:)anne hala çok tedirgin. Tontalak arkaya döndü hiç tanımadığı kadından mama istedi, ayy yemez dedim ya yedi ve bir daha arkasına döndü istedi. Baktım kadına rahat vermeyecek oyun başlamamıştı hemen babaya telefon açtım Eraya mısır getirdi oyun başladı. 20 dakika geçti Eraydan huzursuzluğa dair bir ses yok.Bir mısır yiyor bir oyunu seyrediyor bir de ayy anne diye kahkaha atıyor .

Sonra patt mısır elinden düştü salonda bir kıyamet koptu:( anne mamam düştü diye hemen sakinleştirdim de yerdekileri yemeye çalıştı kabus gibi 2-3 dakika idi. Zaten salon çok sessiz değildi ama yine de çok rahatsız oldum hemen baba ikinci mısırı getirdi .Sonra anne bile şaşırdı oyunun sonuna kadar seyretti. 10 dakika arayı da sayarsak müzikal 2 saat sürdü bence çok uzundu ama güzeldi, oyuncular süperdi.O gün o kadar süre oturduğu için Erayla bir rekora imza attık yaşasın patlamış mısır ve Sihirli Dadı:)

Gün tabiki bizim için bitmedi Erolun annanesine ziyarete gittik yani erayın büüüannanesi. Büyük annane ve Eray öyle çok sarıldılar ve öpüştüler ki epeydir görmemişlerdi birbirlerini işte o anlarda kendime kızıyorum araya çok açtık diye.Büyük annanesini bir an olsun yalnız bırakmadı gitme vakti gelince hadi oğlum annanene hoşcakal de biz gidiyoruz dedim ya büyük annanesin elini tuttu öptü alnına koydu sonrada iki yanağından öptü.Babaannesiyle biz birbirimize baktık çünkü hadi annanenin elini öp dersek öper bu sefer kendiliğinden öptü sonrada dedem dedi dedesininde babaannesinin de elini öptü ve çıktık evden .Tüm gün beni öyle çok mutlu etti ki hele de son hareketi beni mestetti.

bkm

Çantasız çıkmaz abisi  Gün tabiki hanımiğnesi için bitmemişti baba-oğul birlikte akşam televizyon seyrederlerken anne sürekli başlayıp da bitiremediği ütülerin içine daldı. Neden ben haftasonu dinlenmemiş hissediyorum acep:)

İlk tiyatro :Kediler Fareler Mutfağı 19/02/2011 12,00 BKM
İlk Müzikal:Sihirli dadı 20/02/2011 13,00 TİM Fettah Aytaç Salonunu

Çarşamba, Şubat 16, 2011

ateş ölçmenin yöntemleri

hastalık

-Ayla ateşime bakar mısın? ateşim var galiba (eyvahh ki ne eyvah*-iç ses-)
-dereceyi alayım, bakarım ( anne almadan dereceyi tontalak bey koşar babasına yanına )
-oğlum ateşim var mı? iki eliyle babasının başını tutar alnına öpücük kondurur
-baba vaaa

Epeyce güldüm akşam, ben güldükçe daha çok babasının ateşini ölçtü kendi yöntemince :)Hasta olsalar bile sürekli radarlar açık halde geziyorlar ne veriyorsan onu alıyorlar demek.Davranışlar sözlerden daha çok etkili çocuklar üzerinde.Ateşi olduğu zaman kucağıma alır ya da dizime yatırırım sürekli ateşini ölçerim ölçmesine de ara ara alnına öpücük kondururum 10 dakika da bir Erol hala düşmedi diye hayıflanırken o bizleri izlermiş, gördüklerini su kadar berrak hafızasında depolar zamanı gelince de böyle kullanırmış:)

*Babamız hasta oldum ben dediği zaman anne derin bir ahhhh çeker çünkü 2-3 gün başına gelecekler konusunda inanılmaz kaygılanır. Çünkü babamız o dönemde çok hassas olur , kullandığı kelimeler evet ya da hayırdan öteye geçmez. Babamız mikropların, boğazına sanki anne tarafından yerleştirilmiş gibi anneye küskün olur.Azcık sırtını dönse sen hasta olduğun zaman ben sana böyle mi yaptım hııı der ve devam eder demekkk ben elden ayaktan düşsem bana bakmayacaksın :) Kelimeler işte böyle durumlarda kıfayetsiz kalır:)

Pazartesi, Şubat 14, 2011

Cailloulu çantamız

çanta

Cuma akşamı babaannemiz kayulu çanta hediye etti tontalağa.Bu hediyeye tontalak bayıldı hatta o kadar bayıldı ki şimdilik onunla yatıp onunla kalkıyoruz:) Tam uykuya dalmadan elinden alamıyorum öyle sıkı sıkıya sarılıyor ki kayulu çantasına. İki kolunu da sırtına takamıyor anne dakk dakk diyor sonrada sevinçten fırtına gibi odada bir oraya bir buraya koşturuyor. Güle güle kullan fırtınam, rüzgarım, bulutum,güneşim, toprağım:)

Bu arada dedemizi bizimle alışveriş merkezine gelmemeye nerdeyse yemin ettireceğiz.Babaannesi 3-5-15 parça kıyafet aldırdı, yemek ısmarlattı, çanta aldırdı peki babaannesiyle bu dolapları çevirirken utandık mı yook canım ne münasebet:)

Cuma, Şubat 11, 2011

hanımiğnesi olmuş deve dikeni

deve dikeni

Her dönem ya fiziksel ya da kişisel özelliklerimden sebep bir lakabım olmuştur benim.Lise yıllarında bir tarih öğretmenim vardı adı Şetaret hanım.Ders kitaplarına bağlı kalmadan tarihte olmuş olan öyle güzel hikayeler anlatırdı ki bize tarihi sevmeyen kişiye bile tarih dersini sevdirirdi.Zaten tarih dersini hep sevmişimdir ama o anlattığı zaman ders nasıl başlardı nasıl biterdi hiç anlamazdım. Şetaret hanım da beni de severdi, hissederdim.O zamanlar içi içe sığmayan, sabırsız herşeyi çok heyecanlı anlatan, hep bir telaş halinde bir tiptim.Şetaret hanım o sebeple 'telaşe memuresi ' ismini taktı bana.
-hocam birşey sorabilir miyim?
-buyur telaşe memuresi sor
tabii gel aşağıya telaşe memuresi,çık yukarıya telaşe memuresi derken lise yıllarında ismin oldu telaşe memuresi.

Lise bitti üniversiteye başladım bu telaşe memuresi faslı bitti, bir ohh çektim hiç kimseye de bahsetmedim,zira bu isimden pek fena sıkılmıştım.Bir gün Serdar diye bir arkadaşım vardı bana dedi ki

-biliyor musun biz sana aramızda ördek diyoruz
-ördek mi ne alaka
-çünkü ördek gibi yürüyorsun
-ayakların dışa dönük ve ördekler gibi yalpalaya yalpalaya yürüyorsun
-hiç de alakası yok ı ıhhh demiştim sonra bir baktım gerçekten de öyle ,o zamana kadar hiç dikkat etmemişim. Uzun bir müddet uğraştım yürüyüşümü değiştirmek için ,yürüyüşümle eş zamanlı kıyafetlerimi de değiştirdim. O zamana kadar sadece siyah giyerdim,saçlarımı hep toplardım. Kırmızı, mavi ve bir sürü renkle tanıştım, saçlarımı da açtım.Uzun uğraştan sonra sonunda olmuştu daha düzgün yürüyordum ama bir kere ördek ismi konulmuştu bana.Gel aşağıya ördek, çık yukarıya ördek derken o dönemde oldu adım bayan ördek:)*

Sonra 2002 yılında şu anda da çalışmış olduğum işe başladım.Ben çalışmaya başladıktan bir yıl sonra sabanın çok erken saatinde mesai başlamamış karanlık oda da otururken bir kız geldi yanıma merhaba ben Fulya** dedi tanıştık.Öyle bir enerjisi vardı ki çok kısa bir sürede kaynaştık uzun yıllar aynı işi yaptık, aynı dili konuştuk, öyle ortak noktalarımız ,beğenilerimiz vardı ki cümlelerimizi tamamladık.Acısıyla ,tatlısıyla çok güzel anılar biriktirdik. Bir süre sonra dedi ki biliyor musun sen benim hanımiğnemsin dedi.Neden peki hanımiğnesi dedim.Fiziksel olarak minyon ve ince yapılı olman, kişişel olarak başkalarının düşüncesine çok önem vermen,naif düşünceli ve zarifliğin sebebiyle dedi. Hoş hoşuma gitmişti bu laf hatta o kadar çok hoşuma gitmişti ki blog açtığım zaman hiç düşünmeden koymuştum bu ismi.

10 aydır yaklaşık ,beni karnında 9 ay taşıyan,sürekli korup kollayan,arkamda duran,yardımlarını bir an olsun eksik etmeyen bir insan tarafından yani annem tarafından beni çok duygulandıran bir isim konuldu bana.Dolaşık bacak:)***Son dönemlerde o kadar çok düşüyorum ki her mecrada bu ismin konulması kaçınılmaz idi.Hatta bir iki kere hastaneye bile gitmişliğim vardır bundan sebep.Pazarda, markette hatta şirketin her köşesinde düşmüşlüğüm vardır .Artık düştüğüm zaman kimse tepki vermez oldu,hııı bu sefer nerde düştün diye geçiştirir oldular . Geçenlerde sinemadayken düştüm üç merdiven hoop diye atladım. Erol farkında mısın artık düşme şeklinde bile bir değişim,bir ilerleme var senin düşmedin adete kanatlandın diye dalga bile geçmeye başladı.Gel aşağıya dolaşık bacak,çık yukarıya dolaşık bacak bu dönemde oldum bayan dolaşık bacak.

Dün lakabımı değiştiren bir olay yaşandı. Ahretliğim 5 ay önce Amerika dan döndü, öğlen arası birlikte yemek yemek için şirketin yakınına geldi. Önceden kimseyi kırmamak,üzmemek kasprisli görünmemek adına düşüncelerimi kendime saklardım ya da ne bilim insanlara hakettiğinden daha fazlası değer verirdim. Türk kahvesi yarım geldi uyardım bunun gibi birkaç olay yaşandı. Fulyacığım dedi ki ayla daha önceden böyle şeyleri sen söylemezdin di mi? evet dedim artık hiçbirşeye tahammülüm yok o kadar dolmuşum ki usulünce uyarıyorum ya da ne bilim istemiyorsam eğer istemediğimi her kim olursa olsun söylüyorum dedim. Hıııı dedi o zaman hanımiğnesi olmuş deve dikeni:) Aaaa deve dikeni deyip geçmeyin ne kadar çok şifalı bir bitkiymiş siz biliyor musunuz?

* Hoş bir süre sonra çirkin ördek yavrusu olmuş kuğu diye takılmaya başladılar.
** Yunkabum ben seni çok seviyorum biliyorsun di mi
***Yok canım ne alakası var benim yıldızım düşük hem nazar değiyor bana ondan sebep düşüyorum

Perşembe, Şubat 10, 2011

Yorumsuz

-Ayla basketbol için bilet alıyorum şu güne haberin olsun
-sen bilirsin
-İnternette gezerken gördüm şişme yatak bir bakar mısın işimize yarar mı hem fiyatı da çok uygun
-İyi de neden
-misafir gelirse rahat olur
-bizim misafir için yerimiz var şimdi buna ne gerek var
-ya çok gelirse
-alma bence
-ayla bak şu filme gitmek çok istiyorum gider miyiz?
-istiyorsan gideriz tabii neden olmasın
-ayla ldv alalım -şimdilik tv bizi idare eder
-ya artık fiyatlar uygun,şunu alalım
-idareten alma,alacaksan iyisini al ama şu aralar alma
-internetten beğendim bile şunu alalım
-off karışmıyorum işine
-ayla bak sana link atıyorum(msndeyiz) tablo çok şık beğenirsen hemen alayım fiyatı da normal
-iyi de bize lazım değil ki -
-aylaaa bak tiyatro için bilet alacağım şu üç oyundan birini seç hangisi sence daha güzeldir
-hıı şu güzele benziyor
-bak link atıyorum şu ayakkabıyı beğendim sen ne dersin
-sen bilirsin
-ayla mont alalım sana
-neden
-eskimiş sanki
-ben halimden memnunum ki
-aylaa şuraya gitmek istiyorum şunu almak istiyorum şunu yemek istiyorum......... o ara hanımiğnesi bir tokacık alır kafasına:) ay sonu ekstre gelir ya da internetten borca bakılır
-ooooo ayla bu ne ya bu aralar çok harcama yapmışız 2-3 ay dikkat etmemiz lazım hem sende harcamalarına dikkat edersen çok iyi olur
-höğğ
bir sonraki ay
-ayla ya baksana termos gördüm internetten hem çok şık kullanışlıya da benziyor yazın işimize çok yarar
-sen bilirsin
-ayla sana cep telefonu alalım
-neden
-baksana çok kötü görünüyor hem benim sana sevgililer günü hediyem olur hi hiii
-yok bak sakın alma konuşmam o kadar para verme
-ben araştırıyorum bile
-aylaaaa ben bu aralar çok sıkıldım bir günlüğüne biryerlere kaçsak mı uçakla bir urfa mardin vs yaparız aynı gün döneriz
-tek günlüğüne mi ben gelmem
-peki hıı bak ne diyeyim Trabzona gidelim araba kiralarız haftasonu gezeriz
-aslında şu dönemde iyi fikir değilde ben de bunaldım olabilir -aylaaa şu filme gitmek çok istiyorum gideriz dimi -istiyorsan gideriz
-bak yine bir maç programı yapacağım haberin ola bu sefer arkadaşları da çağıracağım
-savur erol bey savurr neden olmasın(nasılsa yapacağını yapacaksın)
 o ara hanımiğnesi ayağına bir çorapçık alır. ayla orayada gidelim bunu da alalım ay bunun fiyatı da uygun, şuraya da zıplayalım buraya da hoplayalım üç göbek de atalım ve ay sonu olur ,ekstreye bakılır
-ayy bu ne ya çok açılmışız çokkk bu ay hiç dikkat etmemişİZ.Bak son kez söylüyorum 2-3 ay çok dikkat etmemiz lazım çokkk ,hem sen de harcamalarını kontrol etsen iyi olur tamam mı ?
-sözün bittiği yerde dans ediyorum:)

Çarşamba, Şubat 09, 2011

Bazen empati yetmez anlamaya yaşamak lazım

Bir süreden beri tontalak kulaklarını çekiştiriyordu. Önce ağrıyor zannettik ara ara sorduk kulağın ağrıyor mu Eray diye her defasında ı ıhhh diyordu.Zaten ağrısa ağlardı, huzursuzluk yapardı diye düşündük.Babaannemiz bazı çocuklar kulaklarıyla oynar,alışkanlık yaptı demek ki dedi bizde inandık.

Son zamanda öyle hırsla çekiyordu ki kulaklarını resmen kulaklarının şekli şemalı değişti.Birde geceleri sadece huzursuzluk baş göstermeye başladı. Artık doktora gitme zamanı geldi dediğimiz anda Eray ateşlendi ve doktora gittik.(http://hanimignesi.blogspot.com/search/label/hastal%C4%B1k) O arada kulaklarını çekiştirme olayını da söylemiştim önemli birşey yok kulak kiri var biraz dediler, ateş için birkaç ilaç verdiler gerisin geriye evimize geldik.Hastalığı atlattık ama kulak çekiştirmesi gün geçtikçe artmaya,benim de eş zamanlı sinirlerim iyice gerilmeye başladı

İlk doğduğu günden 2 yaşına kadar götürdüğümüz doktoru aradım geçen gün durumu anlattım.Tüm randevuları bir hafta dolu olmasına rağmen sabah çok erken gelin bakayım annesi dedi .Sonra ekledi dediğiniz gibi ateş,keyifsizlik gibi durumlar yoksa kulakta sıvı birikmesi olabilir ama bakmamız lazım dedi. Telefonu kapar kapamaz hemen kulakta sıvı birikmesi konusunda araştırmalar yapıldı ,okudukça keyfim kaçtı sonunda ufak da olsa ameliyat olması düşüncesi beni delirtti.Felaket senoryaları yazdım, yazdığımı beğenmedim sildim tekrar yazdım tekrar sildim akşam eve gelince kimseye bahsetmedim ama kafa yazmaya devam etti ,keyif kaçtıkça kaçtı. Hanım iğnesi akıllanmıştı hem hiç kimselere bahseder miydi bu durumdan. Biliyordu aile tarafından evhamlı, pimpirikli, sorunlu bunun gibi milyonlarca kombinasyonla suçlanacağını . O nedenle sakin görünüyordu görünmesine de sayfa sayfa senoryalar yazılıyordu kafada*

Sonra hanımiğnesi oğluna döndü kafasındaki senoryalardan bir nebze kurtulmak ve derin bir nefes almak için ' yarın sabah doktora gidelim mi 'dedi Eraya.Gezme olsunda neresi olursa olsun nasılsa kabul eder diyen hanımiğnesi yine herzaman ki gibi yanılmıştı.Tontalak ürkmüş gözlerle anne dodoo ı ıhh diyor bir yandan da telaşla elini sallıyordu.Nasıl da unutmuştu hanımiğnesi PHAPA teşhisi konulana kadar çocuğa ne acılar çektirtiklerini hala o günlerden kalan bir doktor korkusu olduğunu.Tontalağın korkusunu gören hanımiğnesi peki nereye gidelim diye sordu. Agga, mama, dedem dedi sonra dodo ı ıhhh(yani dışarı gidebiliriz, markete çıkabiliriz, dedeme gidebiliriz ama doktor asla)

 En nihayet sabah oldu doktora söz verildiği gibi erken düşüldü yollara.Doktorun odasını girip doktoru görünce hastanede bir kıyamet koptu Erayı zapetmek ne mümkün. Adam daha muayene bile başlamadan anne diye yalvarmaya başladı.Gitmişken her tarafına bakıldı ki böylece 2,5 yaş kontrolüde yapılmış oldu. Kulaklarına bakıldı çok önemli birşey değil kulak kiri var annesi bir damla bir ilaç yazacağım 3-4 gün sonra kontrole gelin olur mu dedi. Sonra kafada şimşekler çaktı 15 gün önce gittiğimiz doktorda böyle demişti ya peki o doktor neden bize ilaç vermemişti.Ateş üzerine düşüldü demek o konuyu önemsemedi. Ya peki sen hanımiğnesi evet ya sen herşeyi dindikleyen, araştıran,soruşturan hanımiğnesi sen o ara nerdeydin de bu konuyu önemsemedin boş yere kaç gün çocuğunun huzursuz olmasına sebep oldun diye kendi kendine yedi bitirdi .

Yinede kötü birşey çıkmadığı için şükür ettik,derin bir nefes aldık.Doktorumuz boy ve kilosu çok iyi dedi, yalnız sadece dil gelişimi biraz zayıf dedim. Kim dedi dedi bana ben öyle gözlemledim dedim. Fiziksel olarak çok ileri olduğu için dil açısından da öyle olması konusunda bekletiniz var yoksa gayet normal dil gelişimi dedi.Doktor kontrolü bitirdiği anda tontalak gitti doktorun masasına sırnaşmaya başladı:)Hiç kinciliği de yoktur hemen barışaverir nasılsa.

Bebekliğinden beri şurupları hep sevdi, o nedenle içerken sorun çıkarmaz hatta anne bi dane bi dane der tekrar ister. Ya kulak damlası dedim içimden onu damlatacak mı.İlk seferde huzursuzlandı ama akşam tekrar damlatacağım zaman kanepeye kendi yan yattı sabit durdu hiç sorun çıkarmadı:) Hadi anneciğim diğer kulağına da damlatalım dedim öbür tarafa yan döndü kikir kikir gülerek damlattı:) Maşallah dedim benim oğluma

Şimdi böyle yazdım ya kesin akşama değişir oğlumun huyu, yarın ki blogda başlığı görür gibiyim Dilini koca koca eşşek arıları soksun emi hanımiğnesi.

*Annem benim hep en iyi sohbet arkadaşımın olmuştur keza ben de annemin.Evlenmeden önce oturup konuştuğumuzda derdim fındık kabuğunu doldurmayacak şeyler,insanlar için kendini üzüyorsun değer mi annem diye.Evlendim o fındık kabuğunu doldurmayan şeyler dediğim olayların aslında insanın canını nasıl acıttığını öğrendim.Bizim üzerimize çok düşüyorsun azcık rahat ol, hayatın keyfine bak, sürekli felaket senaryoları yazma herşey olacağına varır derdim anneme.Anne oldum anne olmanın evladın için telaşsız bir gününün bile olmadığını,sürekli kafanı meşgul ettiğini,onunla nefes alıp onunla nefes verdiğini o iyi ise iyi olduğunu öğrendim. Ah be annem önceden ben seni dinliyor muşum dinlemesine de seni anlamaktan ne kadar uzaktaymışım.Yaş aldıkça ne kadar çok sana benzemeye başlamışım.(Senorya yazma konusunda henüz senin kadar iyi olamadım ama yani henüz :))

Pazartesi, Şubat 07, 2011

Mağdurum hem de pek fena

saç

Eğer gittiğim zaman on kere beni arayıp taciz etmeyeceksen cumartesi kuaföre gitmek istiyorum , Eray'a bakar mısın dedim anneme.Aslında bakmaktan şikayeti yok ama tüm hafta baktığı için ona da bir hafta sonu kalıyor doğal olarak dinlenmek, işlerini toparlamak istiyor haliyle.

Kesim,gölge,boya her neyse sekiz yıldan beri gittiğim kuaföre yaptırırım başka yere gitmem.Çünkü güvenemem kimselere.Gittim derdimi anlattım önce gölgeyi yaptı baktım renk iyi ,kesime başlarken kahkül keseceğim dedi, yok bana gitmez dedim gider gider değişilik yap dedi.Ya bilmiyorum dedim sonra 2-3 dakika sonra sakın arkadan kat verme nefret ederim o saçtan dememe kalmadı verdim bile dedi. Sonuç kahkül ,yandan, arkadan kat verilmiş iğrenç bir kesim.

Erol da dediki renk iyi de neden böyle kestirdin ,bir kere çok eski moda bu saç(kendisi 2011 saç modellerini yakinen takip eder) hem yüzüne de gitmemiş ,beğenmedim :( Annemlerde hııı dedi , erol kadar açık olmadılar bir tek küçük prensim beğendi saçlarımı.Sabah kalktığımda ikinci şok dalgasını yaşadım. Normalde düz taramaya bile ihtiyaç duymadığım , yıkayıp çıktığım saçlarım tavus kuşu modeli gibiydi, ellerimle yatırmaya çalıştım ı ıhhh yatmadı. Oturdum kara kara düşündüm tamamen kestirmeli dedim yoksa bu saç 1 yıldan önce kendine gelmez ve erola dedim ki;

-Erol saçlarımı çokkk kısa kestireceğim enseme kadar
 -neden
-baksana insan içine çıkılır mı bununla hem sürekli kuaföre gidip yaptıramam ki , hem yaptırsam akşamdan kuaföre gitsem yatıp kalkınca bu hal oluyor yok karar verdim ben
-aa baktım da Ayla gözüme güzel görünmeye başladı SANKİ,ilk etapta öyle seni görmemiştim ya değişik gelmişti ama yine bakıyorum daha iyi GİBİ , yok yok yakışmış GİBİ beni ikna etme turlarına çıktı

Henüz kestirmedim ama sinirlerim çok bozuldu, hele de aynaya baktıkça sinirlerim iyice gerildi. Bu ruh haliyle işe geldim bugün. Sonra şirketteki arkadaşıma babasını sordum doktor yapılacak birşey yok, ben bu durumdaki hastayı ameliyat edemem, masadan kalkma şansı %5 demiş.Kanser böbrekten diğer organlara yayılmış hatta kalbe giden damarları bile tıkamış ,herşeye hazırlıklı olun demişler. Çok üzüldüm çok ailesi daha kanser olduğunu bile yeni öğrenmişken ,tüm vücüduna yayıldığını ve yapılacak hiçbir şeyin olmadığını öğreniyor. NE BÜYÜK BİR ACI.Sonra haftasonu ne için üzüldümü düşündüm ve hayıflandım. Altı üstü bir saç ,kökü bende öyle yada böyle uzar Allah dermansın dert vermesin yeter dedim, silkelendim

Gerçekten çabalıyorum güzel düşünmek için ama bir saç da bu kadar çirkin kesilmez ki kardeşim, artık kuaförümü de değiştirdim.Neyse yukarıdaki çizimin kime ait olduğu bilmediğim için eklemekte tereddüt ettim sonuçta benim değil, cin Ali çizmekten öteye gideyemen biri olarak zaten benim olması da mümkün değil.

Cuma, Şubat 04, 2011

Dedektif Gadget da kimmiş bizim annanemizin yanında

dedektif

Eray ile birlikte hayatımızda birçok şey değiştiği gibi sohbet konularımız da değişti ailecek. Önceleri gazı, kakasının rengi, uykusu derken sonra dişleri,emeklemesi ,yürümesi gibi konular gündemimize oturdu. Artık 2,5 yaşını bitireceği şu günlerde varsa yoksa konumuz kreş.

Aslında tüm gün ya annane ya da babaanne ile vakit geçirdiği için hafta içi oyun gruplarına gitmesini istiyorum oğlumun. Ama tontalağımın belirli bir adresi yok evet şu sıralar soğuk diye büyükler evimize geliyor gelmesine de Ortaköy-Kağıthane-Göktürk üçgeni içinde geçiyor oğlumun günleri.Adresi belli olmadığı gibi birde biz çalıştığımız için kim getirecek götürecek Erayı o da bizi çok düşündüren bir konu olduğu için oyun grubu mevzusunu rafa kaldırdık. Annane ve babaannemiz biz seve seve bakıyoruz kreş için erken dedikleri için de 3,5-4 yaş gibi kreşe vermeyi düşünüyoruz.

Dün akşam Erol,ben ve annem yine bu konu üzerine konuşuyoruk. Kreşler hakkında pek bilgim olmadığı için ahretliğimin tecrübelerini anlatıyordum anneme ve dedim ki

-Kreşe giderse kesinlikle birçok şeyi değişecek yatması ,kalkması bir disiplin kazanacak bence hem biliyor musun arkadaşımın oğlu evde yemek yemezken orada herşeyi yiyormuş, öğretmenlerini çok dinliyorlar
-kim diyor yediğini
-öğretmenleri
-ı ıhh yiyor diyorlardır ya da bir lokma yemiştir yedi demişlerdir
-olur mu anne hem neden öyle desinler ki
-derler derler kimseye güvenilmez, gözüyle gördü mü(annane zaten biraz septikdir)
-olaya öyle bakarsan ooo o zaman .Kreşi geç ilkokula da hatta ortaokula da gönderemezsin ki güvenmek zorundasın
-hem ben Eray kreşe gideceği zaman kreşte yemekhane bölümünde tamamen ücretsiz yemek yapmak için gireceğim. Hem çocuklar mis gibi yemek yiyecekler hem de ben ara ara Eraya göz kulak olacağım
Devreye heyecanla erol girer
-Olur mu anne öyle şey, bu çocuğu biz hiç bırakmasak nasıl kendine olan güvenini kazanacak hem nasıl sosyalleşecek hem hem hemm diye uzadı laf
-Erol heyecanlanma ya annem şaka yapıyor ki dedim ve kahkaha attım ve sonra anneme döndüm , gözlerine baktım ses seda yok

 Yok canım şaka yapıyordur, yani herhalde şakadır, yok bea kesin şakadır, yoksa şaka değil miydi, yok artık bizi korkutuyordur, tabiki bizimle maytap geçiyordur, yoksaaa

İmdatttt

Perşembe, Şubat 03, 2011

Babadan oğula dair

baba ve oğul
annenin bebeklik battaniyesine sarılmış halde kırkını uçurduğumuz gün:)

Hayatımda birçok dönüm noktası olmuştur; üniversite, askerlik, evlilik ve sen sevgili oğlum. Her birinin beni sevk ettiği çok farklı mecraların olduğu kesin,ancak senin etkinle kıyaslanamaz. Çünkü artık ölçülü evet ama aynı zamanda sorumlu olma gereğim vardı. Hal ve hareketlerime artık çok daha dikkat etmeliydim.

Önce hayatımda bazı radikal değişikliklere gitmem gerekti. Sigara ile arama mesafe koydum ve sonunda tamamen bıraktım. Alkol ile arama mesafe koymaya başladım ve sanırım 5-6 aydır epeyce başarılıyım. Hayatımdaki bu değişiklikler sadece aile hayatımı değil, sosyal hayatımı da etkilediği bir gerçek. Tabii ki ben bu durumdan hiç şikayetçi değilim. Bunların hepsini oğluma iyi bir baba olmak için yapmakla birlikte oğlumun göğsünü gererek “benim babam var ya Toyota gibi, pardon VW gibi adam“ demesi içindi. Ben biraz sözüm ona Anadolu kültürü ile büyüdüm.Yani babamın bana sarıldığını ya da sevgisini ifade ettiğini kati suretle hatırlamam. Zaten böyle hareketler büyüklerimiz tarafından hafiflik addedilirdi. İşte sırf bu sebeple ciddiyet ile merhamet arasındaki ince ayarı muhafaza etmeye çalışıyorum. Umarım başarılı da oluyorumdur.

Ben oğlum için her baba gibi elbette en iyisini istiyorum, belki biraz önceliklerim farklı olabilir. Ben oğlumun vatanına, milletine ve maneviyatına layık, ailesinin göz bebeği, gözümüzün nuru olarak görmek istiyorum. Belki haddim değil ama ona aşağıdaki tavsiyelerimi miras bırakıyorum…

 Canım oğlum;
-Kimseyi kendinden aşağıda görme, aşağıda ya da yukarıda olmak neresinden bakıldığına göre değişir.
-Dostluğunda da düşmanlığında da ölçülü ol, zira güneşin yarın kime gölge edeceğini bilemezsin,
-Sahip olduğun hiçbir şeyi sanma sen hak ettin, sahip olduğumuz her şey bize O’nun lütfüdür.
-Denemekten çekinme, yanılmak öğrenmektendir. Yeter ki düştüğün çukurları işaretlemeyi ihmal etme ;
 -İnsanlara güvenmekten korkma, ama bunu saflığa vardırma,
-Sevgini ifade etmekte, en az öfkeni ifade ederken ki kadar cüretkar ve cömert ol,
-Dost kazanmayı önemse, ama yalnız olduğunu da sakın unutma,
-Çok az zamanımız olduğunu sakın unutma, en değerli sermayeni sakın boşa harcama,
-İnsaflı, naif, izanlı ve ihlaslı ol. Ölçüsüz, kaba, bencil ve samimiyetsiz olma,
-Arada bir durup arkana bakmaktan kendini alıkoyma, bıraktığın izlerdir senin peşinden gelenler,

Seni çok seviyorum oğlum, Allah her zaman yardımcın olsun.

Erol Kalafat 02/02/20011

Çarşamba, Şubat 02, 2011

Şükür O’na Semah O’na


İçine hapsettiğin kalbim
Vurgun yemiş dört köşede kıvranan
Kaldırımlardan kalkmayan alnım
Düşmesini bildiği gibi kalktı seninle
Arşa ermese de mağrur başım
Hiç bu kadarda yükselmemişti
Baharım , gülüm , gül fidanım
Sensin benim umudum , yarınım
Gözlerindeki ışıkla doğdu güneşim
Yol gösterdi sevdamızın ateşi
Deli gibi çarpıyorsa eğer
İçimde içime dar geliyorsa
Hüzünleri siliyorsa bakışların
Aşk diye adlandırmışsak bu ateşi
Sol tarata yaşamışsak ne varsa
İçimdeki ateştir hatırla büyür
 Ne soldan aşağıdadır nede çok yukarıda
Tam orta yerinde , merkezindedir
Yeminle , antla , akitle bu sevda
Taraf sen , tarafı ben ve sahibi O’dur
Yarattığı mutluğu katlayan
Durduğu yerde durdurmayan Ateşledikçe büyüten ,
yaşanılası kılan Hayal kurduran ,
umudu veren Canı veren Ey cananı veren
Şükür sana ki mutlu ettin beni
Ne varsa elimde hepsini sana doğrultuyorum
Bedenim , ruhum ve benliğimle
Bileceğimi verdiğin hediyenin kıymetini

Erol KALAFAT 17.05.2004 01:32



körfez pisti

Körfez pisti 2004 yada 2005 hatırlayamadım.Erolla aynı işyerinde çalışıyorduk, her gün masamda ya bir şiir ya bir mektup ya bir çiçek ya da küçük bir not olurdu ne güzel günlerdi o günler:) Yukarıdaki şiirde yaptığı süprizlerden biri. Ne bilim geldi aklıma işte:)Aramızdaki 30 cm boy farkı belli olmuyor dimi

Salı, Şubat 01, 2011

biz bugünlerde-2

untitled
eskilerden bir fotoğraf

biz bugünlerde pek bi delikanlıyız hatta okuma yazma bilsek kitabını bile yazarız;

Baba: Eray içimden bir ses bunu senin bozduğunu söylüyor oğlum doğru mu?
Eray: dodu

babaanne: Eray bu odayı kim dağıttı böyle
Eray : mennnn (elini gögsüne vurarak men)

 biz bugünlerde pek bi açık sözlüyüz;

Eray kafayı masaya çarpar babaannede güler, eray çok sinirlenir kendine gülünmesine ve babaanneye tokat atar

anne: Eray babaanneye vururken oğlum hiç utanmadın mı?
eray : ı ıhhhh

 biz bugünlerde pek bir kandırıkçıyız hatta oyunu kurallarına göre bile oynarız;

Annane: Ayla bu saate kadar hiç mi açıkmadın yemezsen nasıl iyileşeceksin bari şu çorbayı iç
anne : sakın getirme midem almıyor, içmem
Eray : anne mamamye ,dedemm bırn bırnnnnn aggaaa(türkçe meali; anne mamanı yersen dedem seni arabayla gezmelere götürecek)

biz bugünler de pek bir yağ gibiyiz, haksız olsak bile yine en son sözü biz söyleriz;

anne: Eray çöp yere atılmaz ki, çöp kutusuna atılır, neden çöpü yere attın
Eray :Allaaa allaaa yaa

yılbası akşamı
yılbaşı akşamından bir kare, kocaman adam oldun da teyzenin karşına geçip oynamaya başladın

biz bugünlerde pek bi düz mantıklıyız;

anne: teyzesi biliyor musun, legolarla oynarken eray mavi,kırmızı, sarı renkleri de öğrendi
 teyze: aaa öyle mi eray, mavi rengi gösterir misin
eray: babi yok anne: mavi var oğlum bu odada hem bir sürü hani öğrenmiştik ya
eray: anne babi yok
anne: oğlum mavi var burada hem de bir sürü
eray: (sağa-sola bakar) anne gogo(lego) yok babi yok
anne: höğğğ

biz bugünlerde pek bi her lafın içindeyiz;

dede işten gelir hemen ellerini yıkamak için lavaboya girer

babaanne: ayla babanı gördün mü?
anne: konuşmak için ağzını açmaya kalmadan
 eray : anne, dedemmm çişş

biz bugünler de hala pek bi ispiyoncuyuz (bkz:http://hanimignesi.blogspot.com/2010/12/biz-bu-gunlerde.html)

baba annaneye giderken dik bir yokuşta arabanın altını sert bir şekilde vurur, daha eve bile adım atmamışken
Eray: annane, annane babamm bırnnn bırnn bomm bomm
Annane: oğlum ne oldu arabaya anlamadım
Eray: annane yaa bırnn bırnn bommm bomm

biz bugünlerde pek bi evlat gibi evladız;

anneye kısa süreli kramp girer ayy der, bunu gören tontalak,babanın yanına koşar
Eray: baba galk baba galk annemm baba annemm baba
Erol : iyi misin ayla

Erol iyi misin diye sora dursun küçük aşkım çoktan sol koluma mesaj yapmaya başlamıştı bile.Küçük aşkım sen Allahımın bize verdiği en güzel, en kıymetli hediyemizsin, annen-baban seni çok seviyor ve bu herzaman böyle olacak:)